Toplumun bize biçtiği rolleri oynarken memnun muyuz yoksa mecburiyetin getirdiği sorumluluklar yüzünden mutsuz bir hayatı seçmek zorunda mı kalıyoruz? Fuminori Nakamura’nın Hırsız romanında yankesici Nişimura üzerinden bu sorunun cevabını arıyoruz.
Kitabın ilk baskısı 2009 yılında Suri (掏摸) başlığıyla Japonya’da yapılmış. 2010 yılında, yazar bu romanıyla Kenzaburō Ōe Ödülü’nü kazanmış. Bu ödül ile birlikte roman da uluslararası bir popülerlik elde etmiş. Ardından 2012 yılında İngilizceye çevrilmiş ve oldukça güzel tepkiler almış. Kitabın Türkçe baskısı ise 2017 yılında Doğan Kitap’tan Mehmet Gürsel çevirisiyle, Hırsız ismiyle çıkmış.

Kitabın Türkçe baskısında kitabın Japonca orijinalinden çevrildiğiyle ilgili bir bilgi bulunmuyor. Muhtemelen İngilizce çevirisi temel alınarak Türkçeye kazandırılmış. Ancak kitabın İngilizce çevirisi güzel tepkiler almış. Ayrıca kitapta Japon kültürüyle ilgili çok fazla bilgi ve terim olmaması nedeniyle okurken çeviri anlamında bir sıkıntı yaşamadım.
Kitapta yankesicilik yaparak hayatını sürdüren Nişimura’nın hikayesini okuyoruz. Tokyo’da yaşayan ve sadece zenginlerin cüzdanını çalan karakterimizin hayatı alacağı bir işle birlikte değişir. Arkadaşları ya da ailesi olmayan ve bu nedenle yalnızlığından muzdarip karakterimiz bu işe başlayarak hayatını sorgulamaya başlar.
Nişimura yalnızlığı nedeniyle sıkıntılar çekse de duygusal olarak kimseye bağlanamayan bir karakter. Bunun sebebi de geçmişinde sevdiği insanlarla bir şekilde yollarının ayrılmış olması. Her ne kadar yankesicilik yaparak toplumda yer edinmiş zengin insanlara bir ceza verdiğini düşünse de temelde cezalandırmak istediği kişi kendisi. Çünkü duygularından kaçması için hırsızlık yapmaya ihtiyacı var.
“Gerilim ve abartılı sorumluluk duygusu, insanın kabiliyetinin sınırlarını en üst seviyeye çıkartabilir, diğer yandan, çok fazla baskı uyguladığın takdirde ters etki yapıp hataya da yol açabilir.” (syf. 114)
Nişimura aynı zamanda diğer insanlara hiçbir değer vermiyor. Bunun temelinde de yine geçmişinde bağlandığı kişilerle yeterince vakit geçiremediğini düşünmesi. Ancak bu durum, gittiği markette hırsızlık yapan anne ve çocuğuyla karşılaştığında değişmeye başlıyor. Nişimura onların market görevlileri tarafından fark edilmemesi için yardım ediyor ve uzaklaşıyor. Ancak çocuk peşini bırakmıyor ve iyi bir yankesici olma eğitimi almak için Nişimura’yı takip ediyor. Nişimura çocukla fazla ilgilenmek istemese de zaman içinde çocukla arkadaş oluyor. Onu yankesicilik yapmaktan ve toplumun dışladığı kesimin bir parçası olmaktan uzak tutmaya çalışıyor.
“Mülkiyet kavramı olmasaydı çalmak diye bir kavram da olmazdı, öyle değil mi? Dünyada açlık çeken tek bir çocuk bile olduğu müddetçe, her türlü servet çalıntıdır.” (syf. 27)
Kitap boyunca, Nişimura ve kitaptaki karakterler aracılığıyla toplumdaki etik değerler sorgulanıyor. Bu kısımları okurken üzerinde çokça düşündüğüm durumlar oldu.
“Bu senin kaderin… Kader, güçlü ve zayıf arasındaki ilişki gibidir, sence de öyle değil mi? Dine bak mesela… Yehova’ya tapan İsrailliler… Ondan neden korkuyorlardı? Tanrılar güçlüydü de ondan, öyle değil mi? Tanrılara inanan herkes, bir yere kadar korkar onlardan. Tanrılar bu nedenle çok güçlüdürler.” (syf. 107-108)
“İnsanlar aynı anda hem büyük hem de küçük uyarıcılarla uyarıldıklarında, küçük olanı görmezden gelme eğilimindedirler.” (syf. 11)
“Piramidin en üstünde olan insanlar açısından, emrinde çalışanların ölüm kalım meseleleri önemsizdir.” (syf. 156)
Polisiye ağırlıklı bir öykü üzerinden bir karakterin psikolojik durumunu güzel tahlillerle ortaya koyan kitap, oldukça akıcı ilerliyor. Olay örgüsü, okuyucuyu sonraki sayfalarda ne olacağını merak ettirecek şekilde kurulmuş. Bazı kısımlarda, diyalogların ya da konunun ne olduğunu anlamak biraz zorlayabiliyor çünkü her olay ve karakter tam olarak açıklanmamış ve tahmin etmesi okuyucuya bırakılmış. Bu kimine göre bir eksiklik olarak görülebilir ancak karakter odaklı bu hikayede karakterin değişim yolculuğu ön planda olduğu için büyük sorun teşkil edeceğini düşünmüyorum.
Karakterin psikolojisini ele alan ancak buna rağmen durağanlaşmayıp aksiyon içeren polisiye öyküleri seviyorsanız göz atmanızı öneririm.
Herkese iyi okumalar!
***
Bu yazının videosuna “Tepedeki Rüzgar” kanalından ulaşabilirsiniz…