Yoshinori Nagumo – Japonların Kadim Beslenme Sırrı

Merhaba,

Bu yayınımda sizlere Dr. Yoshinori Nagumo’nun Japonların Kadim Beslenme Sırrı kitabını tanıtacağım. Son zamanlarda çokça karşımıza çıkan bir kitap oldu bu eser. Açıkçası benim de sağlıklı yaşam, düzenli beslenme gibi konulara ilgim olduğundan dolayı bu eseri hemen okudum ve çok sayıda not aldım.

Japonların Kadim Beslenme Sırrı

Yoshinori Nagumo’nun bu eseri Sanayi Devrimi’nin bizlere getirdiği üç öğün yemek yiyelim alışkanlığını yıkan bir eser gerçekten. Sizlerinde bunu okurken şaşırarak hissedeceğinizden eminim.

Yoshinori Nagumo 1955 yılı doğumlu bir doktor ve 4 nesildir doktor olan bir aileden geliyor. Japonya’da özellikle anti-aging konusunda öne çıkan isimlerden birisi. Yoshinori Nagumo babasının hastalığından sonra kendisini sağlıksız bir yaşam içerisinde buluyor. Bu sağlıksız yaşam döngüsünden kurtulmak için bir çok yöntem deniyor. Sonunda da kendi yöntemini keşfediyor. Bu yöntem de günde tek öğün beslenme. Herhalde şu andan itibaren bu yöntemi de açıklamam gerekiyor belki de. Ama ben sizlerin bu kitabı heyecanla okuyacağınızı düşündüğümden bu kısmı direkt atlıyorum. Ama sadece şunu söyleyebilirim. Açlık durumunda vücut sirtuin adlı geni üretiyor ve bu gen bizlerin hücrelerini yenileme özelliğine sahip.

Japonların Kadim Beslenme Sırrı eseri 2012 yılında Japonya’da 空腹 が人を健康にする : 「一日一食」で20歳若返る! ismiyle çıkmış. Türkiye’de ise 2018 yılında Melih Yılmaz tarafından orijinal dilinden Türkçe’ye kazandırılmış ve Doğan Novus tarafından basılmıştır.

Bu eseri okurken kendim de bizzat eserinde yazdığı yöntemleri bir hafta boyunca denedim ve kendimde gözle görülür bir değişim gözlemledim. Bu yüzden sizlerin de merakla bu eseri okuyacağınızdan hiç şüphem yok. Bunun dışında Dr. Yoshinori Nagumo’nun 2018 yılında TV Tokyo kanalına yaptığı bir röportaj da mevcut. Japonca bilenler için röportajın linkini aşağıya ekleyeceğim.

Bu yayınımızda Yoshinori Nagumo’nun Japonların Kadim Beslenme Sırrı eserini aldık. Gelecek yayınlarımızda görüşmek üzere,

Hoşçakalın!

2018 yılında yapılmış röportaja aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. http://www.tv-tokyo.co.jp/shujii/arti…

Youtube kanalımızda yukarıda okuduğunuz yazının podcastini dinleyebilirsiniz;

Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım

Merhaba, bu hafta sizlere son zamanlarda oldukça ün kazanan ve Türkiye’de büyük bir popülarite yakalayan Haruki Murakami’nin Koşmasaydım Yazamazdım eserini tanıtacağım.

Haruki Murakami ile tanışmam lisans yıllarında oldu. Yaklaşık 5 yıl önce Japon Edebiyatı dersinde günümüz Japon yazarlarını araştırırken Murakami’ye rastladım. Hakkındaki yazıları ve yorumları okuduktan sonra birkaç kitabını okumaya karar verdim. Fakat sadece Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında kitabını okuyabildim o zamanlar ki o da ödevim olması sebebiyleydi. Daha sonra da birkaç kitabına daha göz gezdirebildim.

Haruki Murakami 1949 yılında Kyoto’da doğmuş. Yüksek Öğrenimini Vaseda Üniversitesi’nde tamamlamış ve eşi ile de burada tanışmış. Mezun olduktan sonra ikisi birden 7 yıl boyunca bir caz kulübü işletmişler. İşte bu dönemde Haruki Murakami 風の歌を聴け (Rüzgarın Şarkısını Dinle) isimli ilk romanını yazar ve yazarlık serüveni de burada başlar. Ancak bu hafta sizlere Haruki Murakami’nin bir romanını değil, kendisini anlattığı bir eserini tanıtacağım: Koşmasaydım Yazamazdım.

Koşmasaydım Yazamazdım eserini okumaya başladığınız an, Haruki Murakami’nin ilginç hayatına adım atıyorsunuz desem yerinde olur herhalde. Çünkü bu eser Haruki Murakami’nin kendisi ile ilgili ilk deneme ya da hatırat yazısı da diyebiliriz. Ki bundan kitabın birkaç yerinde de bahsetmekte. Açıkçası şunu söylemeliyim; Koşmasaydım Yazamazdım gelecekte roman yazarı olmak isteyen ve bu işi yaparken sağlıklı yaşamayı planlayanların başucu rehberi olabilecek ya da tam tersi bu ikisine hayranlık beslememizi sağlayacak bir eser kesinlikle. Ne yalan söyleyeyim kitabı okuyuncaya kadar Haruki Murakami’nin uzun maraton koşucusu olduğunu hiçbir yerde okumamıştım. Kitabı okumaya başladıktan sonra beni şaşırtan ilk gerçek bu oldu. Diğeri ise Murakami’nin maratona hazırlık olsun diye bir gün içerisinde 100 km koşmuş olmasıydı. Okurken nedense gözümde canlandıramamıştım bu olayı ki ileriki yıllarda triatlon yarışmalarına da katılması beni hiç şaşırtmadı desem yeridir.

Koşmasaydım Yazamazdım eserini okurken vücut yapısı ile ilgili güzel benzetmelere ve yaşam ile ilgili yorumlarına da denk geliyorsunuz Murakami’nin. Bu yorumlarının içerisinde de beni en çok sorgulatan ve etkileyen cümlesini sizinle de paylaşmak istiyorum.

İnsanın aklındakiler, vücudun ölümüyle birlikte öylece, hiçbir şey olmamış gibi yok olup gidiyor mu acaba? s.77

Eseri okurken birçok müzik ve sanatçı ismi ile de karşılıyorsunuz. Bu da sizin bu alandaki kültürünüzü de az çok geliştiriyor diyebilirim. Koşmasaydım Yazamazdım eseri Türkçe’ye Hüseyin Can Erkin tarafından çevrilmiş ve Doğan Kitap tarafından yayınlanmıştır. Eserin kapağı da çok hoş bir renk harmonisinden oluşmakta.

Bu hafta sizlere Haruki Murakami’nin Koşmasaydım Yazamazdım eserini tanıttım. Gelecek hafta görüşmek üzere.

Youtube kanalımızda yukarıda okuduğunuz yazının podcastini dinleyebilirsiniz;

Yasunari Kawabata – Bin Beyaz Turna

Merhaba, bugün Yasunari Kawabata’nın Bin Beyaz Turna eserini sizlere tanıtacağım.

Yasunari Kawabata 1899 yılında doğmuş ve 73 yıllık hayatına bir çok roman, öykü ve yazı sığdırmış. İlk eseri olan 十六歳の日記 yani 16 Yaşındaki Bir İnsanın Hatıra Defteri’ni 20 yaşında yazmış ve böylece çağdaşı Japon edebiyatçılarının ilgisini çekmiş. 1920 yılında Tokyo İmparatorluk Üniversitesi’ne girmiş ve 1924 yılında da buradan mezun olmuş.

En çok bilinen romanlarından birisi olan Karlar Ülkesi romanına 1935 yılında başlamış ve 1947 yılında romanını tamamlayabilmiş. Bugün ele aldığımız toplam 5 bölümden oluşan Bin Beyaz Turna romanını ise 1952 yılında tamamlamış.

Yasunari Kawabata 1968 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmış ve bu ödülü alan ilk Japon olmuştur. Buna ek olarak ileri yayınlarımda da eserlerini tanıtacağım Kenzaburo Oe de 1994 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü almış ve bu ödülü alan ikinci Japon olmuştur.

Yasunari Kawabata’nın eserlerinden bazıları Türkçe’ye de kazandırılmıştır. Bunlar şu şekilde sıralanmaktadır.

  • Dağın Sesi
  • Kiraz Çiçekleri
  • Karlar Ülkesi
  • Uykuda Sevilen Kızlar
  • Go Ustası
  • Göl
  • Kyoto

Bin Beyaz Turna, ana karakter Kikuci’nin çay seramonisine katılmasıyla başlar. Kikuci hikaye içerisinde babasıyla ilgili anılarını hatırlar. Babası Kikuci’nin annesi dışında iki farklı kadın ile ilişki yaşamıştır. Bu öykü de Kikuci’nin bu iki kadın ile arasındaki ilişkisini bizlere yansıtmaktadır. Bin Beyaz Turna Türkçe’ye Ahmet Arpad tarafından kazandırılmış ve 2005 yılında Doğan Kitap tarafından basılmıştır.

Kitabın ön kapağında çay seramonisi gerçekleştiren bir kadının silüeti bulunmaktadır. Fakat bu romanın satışı şu an yapılmamakta. Umarım en yakın zamanda tekrar basılmaya başlar ve okuyuculara kazandırılır.

Bu hafta Nobel Edebiyat Ödülü alan Yasunari Kawabata’nın Bin Beyaz Turna eserini aldık. Gelecek haftaki yayınımızda görüşmek üzere.

Hoşçakalın!

Youtube kanalımızda yukarıda okuduğunuz yazının podcastini dinleyebilirsiniz;

Natsume Soseki – Madenci

Merhaba,

Bu yayınımızda Japonya’nın en büyük modern yazarlarından Natsume Soseki’nin Madenci romanını tanıtacağım. Türkçe’ye kazandırılmış yeni bir eser olan Madenci, Türk okurları ile 2018 yılı içerisinde buluştu.

İlk olarak Japon edebiyatının büyük modern yazarlarından birisi olan Natsume Soseki ile başlayalım. Natsume Soseki 1867 yılında doğmuş ve 49 yıllık ömrüne çok sayıda roman, öykü ve yazı sığdırmıştır. Natsume Soseki’nin gerçek ismi Natsume Kinnosuke’dir. Natsume Soseki üniversite eğitimini İngiliz edebiyatı bölümünde tamamlamış daha sonra ise hükümet bursu ile eğitim için İngiltere’ye gitmiş. Orada 2 yıl kaldıktan sonra 1903 yılında Japonya’ya geri dönmüştür. Bunun dışında Japonya içerisinde İngilizce öğretmeni olarak da çalışmıştır. Bizzat kendimin de eğitim için bulunduğum Kumamoto Üniversitesi’nin atası olan 5. Lise olarak da Türkçe’ye çevirebileceğimiz 第五高等学校’da İngilizce öğretmeni olarak görev yapmıştır. Buna ithafen Kumamoto Üniversitesi’nde Natsume Soseki’nin bir heykeli de bulunmaktadır.

Ayrıca 1984 yılında basımına başlanan ve 2007 yılında dolaşımdan çekilen 1000 yen banknotlarında Natsume Soseki bulunmaktadır.

Natsume Soseki’nin Türkçe’ye kazandırılmış toplam 7 eseri daha bulunmaktadır. Bunların yazarın romanlarını yayınladığı tarih sırasıyla şu şekildedir;

Ben Bir Kediyim – 1905-1906 (Panama Yayıncılık ve Ötüken Neşriyat)

Küçük Bey – 1906 (Oğlak Yayıncılık ve Maya Kitap)

Üç Köşeli Dünya – 1906 (Konu Kitap)

Sanşiro – 1908 (Maya Kitap)

On Gece Düşleri – 1908 (Africano Kitap)

Gönül – 1914 (Paraf Yayınları – Maya Kitap)

Cam Kapının Ardı – 1915 (Africano Kitap)

Madenci dizisine ise 1908 yılında Asahi Gazetesi’nde başlamıştır. Roman ismini bilmediğimiz bir anlatıcının evini terkedip amaçsızca yürürken kendisini bir bakır madeni işletmesinde bulduğu o süreci anlatışını bizlere sunmakta. Açıkçası roman anlatıcısının yaşadığı o 3-4 günlük süreci gerçekten her bir ayrıntısını hatırlayacağınız şekilde sizlere sunuyor. Daha doğrusu sizi birkaç saatlik küçük bir simülasyonun içerisine sokuyor bile diyebilirim. Buna ek olarak anlatıcının yer yer kendi düşünce ve duygularını açıkladığı bölümler de günlük hayatımızda çok fazla düşünmediğimiz ya da amiyane tabirle kafa yormadığımız bazı konuları bizlere sert bir şekilde hatırlatıyor.

Madenci Türkçe’ye Sinan Ceylan tarafından çevrilmiş ve 2018 yılında da Jaguar Kitap tarafından basılmış. Haruki Murakami’nin son sözüyle basılan Madenci toplam 216 sayfadan oluşmakta.

Bu haftaki paylaşımımda Natsume Soseki’nin Madenci eserini ele aldım. Gelecek yayınlarımızda görüşmek üzere.

Daha önceki yayınlarımızda tanıtımını yaptığımız Natsume Soseki’nin Cam Kapının Ardı eseri bu linkten okuyabilirsiniz.

Madenci eseri hakkındaki yazının 2018 yılında kaydedilmiş podcast halini aşağıdaki Youtube kanalımızdan da dinleyebilirsiniz!

Ryosuke Takeuchi & Takeshi Obata – All You Need is Kill (Öldür Yeter)

Bir türlü sona ermeyen bir döngünün içinde olsanız ve her gün aynı olayları tekrar tekrar yaşamak zorunda kalsanız ne hissederdiniz? Mangada, ana karakterimiz Keiji Kiriya’nın dünyayı işgal eden Taklitçiler adlı uzaylılarla savaşında bir döngüden kurtulmaya çalışmasını okuyoruz.

İki ciltten oluşan manga, 2004 yılında Hiroshi Sakurazaka (桜坂 洋) tarafından yazılmış “All You Need is Kill” (オール ユー ニード イズ キル) isimli romanın manga uyarlaması. 2014 yılında Ryōsuke Takeuchi (竹内 良輔) tarafından romandan mangaya uyarlanan bu eserin çizimlerini Takeshi Obata (小畑 健) yapmış.  Takeshi Obata, aynı zamanda dünyaca ünlü “Death Note” isimli manganın da çizeri. Kitabın Türkçe baskısı Akılçelen Kitaplar tarafından yapılmış. Ancak kitapların içinde çevirmenle ilgili bir bilgi yer almıyor. Sadece internet üzerinden, Boğaç Erkan’ın çevirmen olduğu bilgisine ulaşabildim. Ancak bu da kesin mi bilemiyorum. Manganın ilk cildinde “Yayına Hazırlayan” olduğu bilgisi verilmiş. Aynı zamanda manganın Japonca’dan mı yoksa başka bir dilden mi çevrildiği bilgisi de yer almıyor.  

Manga serisinin konusuna gelecek olursam; dünya, “Taklitçiler” ismindeki uzaylılar tarafından işgal altındadır. Bir türlü yenilemeyen bu düşman karşısında “Birleşik Savunma Ordusu”nun da yapabileceği pek bir şey kalmamıştır. Yine de yılmadan savaşa devam etmektedirler. Acemi bir asker olan Keiji Kiriya da bu savaşta girdiği ilk çatışmada hayatını kaybeder. Buna rağmen; ilginç bir şekilde, kendini savaşın bir gün öncesinin sabahında bulur. Bu andan itibaren aynı olayları tekrar tekrar yaşadığı bir döngüye girer. Bu döngü devam ederken en ünlü askerlerden biri olan Rita Vrataski ile tanışır.   

Okurken keyifli vakit geçirebileceğiniz, aksiyon dolu bir manga. Bilim kurgu öğeleri de bolca yer alıyor. Başlarda biraz kafa karıştırıcı olsa da ilerleyen bölümlerle birlikte her şey yerli yerine oturuyor. Aynı zamanda mangadaki karakterlerin geçmişleri ve hissettikleri hakkında da bilgiler alabildiğimiz için onların yaşadıkları zorluklara dahil olabiliyoruz.

Bu manganın aynı zamanda 2004 yılındaki romanın temel alınarak uyarlandığı bir filmi de bulunmakta. Doug Liman’ın yönettiği, Tom Cruise ve Emily Blunt’ın başrolleri paylaştığı, 2014 yılında çıkan film uyarlaması ile manga arasında bazı farklılıklar bulunmakta. Filmin ilerleyişindeki bazı olaylar değiştirilmiş, özellikle de filmin son kısmıyla manganın son kısmı birbirinden oldukça farklı. Bunlara rağmen, iyi bir uyarlama olduğunu söyleyebilirim.

Bilimkurgu öğeleri içeren, karakter gelişimi odaklı öyküleri ve mecha türünde animeleri seviyorsanız göz atmanızı öneririm.

Herkese iyi okumalar!

Tepedeki Rüzgar kanalında, bu manga serisi ile ilgili videomu seyredebilirsiniz;